13:08

Bu yaz...

uykusunda sallayan ruya |




Bu yaz Latince kursuna gitme, beni incele.
Seneye uçarsın planörle.
Bu yaz boşluğu benim cinnetimde dene...
Sana çağdışı bir romantizm getirdim,
ilkel bir soyutlama...
İşletme tezini sonra verirsin,
bu yıkımı kaçırma...
Hırslarını yatıştır bir süre için...
Biraz eğil, nefesimi dinle,
hiç olmazsa,
üzülüyormuş gibi yap...
Yeniden dönersin eski hayatına,
biraz saygı duy, biraz zaman kaybet...
Bak beni nasıl zehirleyecek, içinde taşıdığını bile farketmediğin o aşk...
Küçümseme, deneyimdir ; soranlara anlatırsın
Senin için bu yenilgi, bu dağılıp parçalanma...
Bu yaz Latince kursuna gitme, beni incele...



(Cezmi Ersöz-Biraz Eğil)

12:57

İletişim Çağında İletişme Şekilleri

uykusunda sallayan ruya |


müzik dinle video izle



bir duygusallıktır gidiyor bakalım,nereye kadar gidecekse...
bu şarkıyı dinleyip durdum iki saat.hayır ben o dönemlerde felan yaşamış olsamda bana bişey hatırlatsa.hatırla sevgili diye bir dizi vardı,onu hatırlatıyor en fazla.birde adamın biri "komünist" dizisi kızım bu demişti.bende komünizmi açıklamıştım,sonra tabiki iletişimin temelinin "senin ne anlattığından çok karşındakinin ne anladığına" dayandığını hatırlayıp da sustum...

bu iletişim yaşa,cinsiyete göre çok farklılık gösteriyor anladım.
şöyle ki;
henüz kendini sözcüklerle ifade edemeyen küçük tombik ne isterse istesin ah ah ah diye bağırıyor,bak tı ki kendiyle ilgilenen yok,aynı ah ah sesleri yüksek tonda bağırmaya başlıyor.
daha çok lise çağlarında volkanik çukurlar gibi sivilcesi olan (evet hepimizin vardı ve iğrençtiler) gençler iletişime daha çok bakışarak,olmadı mesajlaşarak,en fazla iki-üç kelime konuşarak giriyorlar...
lise çağındaki kızlar,sabah erkenden uyanıp binbir malzeme eksikliğiyle saçlarını şekle sokan ve mutlaka (artık etekler katlanıyormu bilmiyorum belki otomatik katlananları çıkmıştır)eteğini köşeyi dönünce kısaltan,anne bu akşam tuğçelerde kalabilirmiyim diyen kızlar,kafaları bozuldugunda ,sevgiliyi acındırma maksatlı "ağlayarak" iletişime geçiyorlar...
saçları dikme modasıyla başlayıp tüm yurdu etkisi altına alan kirpi saç modelli,kravatı cebinde,bir sigarayı üç kişiyle ortak içen,öndeki kuruklarıyla yeni tanışmış genç "ergen" oğlanlar
daha çok iletişime geçmemeyi,gecerlerse de internette kuyruklarıyla ilgili bir iletişime geçmeyi tercih ediyorlar...
üniversiteye gelince bir özgüven patlaması yaşasak da iletişim konusunda aynı sayılırız.liseye oranla üstü başı düzelmiş,az çok kafasına dank etmiş gençler kitaplardan alıntı yaparak daha "artistik" bir pozda iletişime geçiyorlar...
en acıklı iletişim(belki üstüne bitirme tezi bile yazılabilir) evlilerin bence."sevişerek" iletişim.
adam
seni
si... yorsa seni seviyor.
si...yorsa seni beğeniyor.
si...yorsa senin istediğin bütün duyguları sana gösterdiğini,yansıttığını felan düşünüyor.
ya da kadın..
sana hala veriyorsa herşey yolunda.
arıza çıkarıyorsa arada,sarı alarm.
yatagı ayırdıysa kırmızı.

hiç bir zaman derdimizi "net" biçimde anlatamıyoruz...hep bir evirme,çevirme durumu.çoğu zaman ben ne "düşünüyorum" bu konuda diye düşünmediğimiz için olabalir mi acep?
"ben ne istiyorum"
"ben ne düşünüyorum"
"benim kararım bu mu"
üstünde düşünmeye değer...

10:37

Ev Arama-Tarama Çalışmaları

uykusunda sallayan ruya |


öfff pööfff afra tafra...
şu fotodaki gibi bir evim olsaydı yaw...wallaha temiz tutardım,senede bir değil,ayda bir temizlerdim..
tombikin işi sebebiyle yurt dışındayız,söölemesi baya havalıymış yaw,şimdi okuyunca farkettim.
ama tabii anamın sık sık damadı tombik için kullandığı "dışı seni yakar içi beni yakar vıııııı" lafı aynen bizim "yurtdışı" için de geçerli..

saolsun bizim türkler gelmiş buraya şirket kurmuşlar.bu ingilizler mi yiyecek parayı,içecek petrolu deyip konaklanmışlar.buraya gelen/gelmeye cesaret eden bizim gibi "enayilere" de ödül koymuşlar...bak cocuuumm sana bilmem kaç bin dolar maaş,bilmem kaç gittiğin ülkenin parasıyla yemek ücreti,ahanda bu da araban,ahanda bu da jakuzili evin,ahanda bu klozetini bile eliyle temizleyecek yardımcın,hade bakiimm çığrından çıkabilirsin..
neyse geldik,tombik daha önceden gidip-gelmişliği oldugu için kısa süre onun bekar evinde oturduk.ama ne ev.tabii bütün eşyalar bavullarda hiç açılmadan 22 gün yaşadık.bi bebek(o zaman emekliyordu küçük tombik)bi ben,bi de büyük tombik sadece yeme,içme,dışarı atma işleri dışında zorunlu olmadıkça bi iş yapmayarak yaşayabildik yani...sonra bulduk bi tane emlakçı.hemde türk.ben saf saf anlatıyorum adama,şöyle olsun filan bey,yakında marketi olsun filan bey,parkı olsun filan bey...adamda dinliyor gayet kibar,baktım saf gibi bişey yavaştan akıl veriyorum.o sırada adamın cebi çaldı yüzyıllardır bıkmayan insanlar gibi dırınındın dırınındın dırınındın...adam sen aç,bir güzel (benim kaba bulduğum)o dili bülbül gibi şakı.adam kurtmuş meğerse kardeşim...o dakka sesimi kestim,kedi gibi gösterdiği evlere baktık,olur olmaz derken bi tane tuttuk.ev süper.poposu jakuzi görmemiş olan ben bile burda onu da görmüş oldum.kendi evimde,teflonu tahta kaşıkla karıştırırken,amanın bir gün benimde ankastre fırınım,ocağım olurmu acaba diye pespembesinden hayaller kurarken burda onuda görmüş oldum.ama gel gör ki sevgili okur,tombikin göbeğinden büyük bir plazması olan bu ev beni mutlu etmeye yetmedi...6 aylık kirayı şirket saolsun cuk diye para görmemiş ev sahibine bayılınca adam tüydü.eve taşındıktan sonra güya ev sahibi bize halı ve yemek masası alacaktı..ben olsam bende tüyerdim o ayrı:)
şimdilerde 6.ayın içindeyiz ya,hiçbir telefona çıkmayan feşmekan bey, apartman görevlisiyle ağzımızı aratıyor,oturacakmıyız diye.walla ev süper ,geceleri çıkan o nem böceklerini saymassak tabi..ama sırf adama inat tutturdum çıkalım burdan diye...şerefsiz desem ayıp olur koymuş 4 tane yemek tabağı eve,ulan çift banyo koyacağına bi takım yemek takımı koy...o kadar para aldın,bi yeni nevresim takımı koy..kimbilir kimlerin sabaha kadar osurdukları nevresimde yatmaya mecburmuyuz?neyse bi tane aldık burdan o sorun halloldu.bende ne yaptım,benim küçük tombiği saldım,nereyi istersen yazabilirsin cocuuum,özgür ol,duvarları boya cocuuum,sanat özgürlük ister cocuum,diye diye evin içine ettik sayılır...6. ay bitecek nerdeyse,dediğimi her zaman yaptıramasam da bu sefer tombikle uyum(!) sağladık ben bile şaşırdım.bir ara azdık,dedikki yazın 6 ay sahilde ev tutalım,kışın 6 ay iç tarafa taşınırız.nasılsa evler eşyalı.sen sadece bavulu topluyorsun,benim gibi tembel için süper.sonra yemeyelim kafayı dedik.vazgectik.sadece bu evden çıkma kararı aldık,en yakın zamanda emlakçı oğlanla görüşelim dedik kapattık konuyu.

soora buranın bebelerinin pek eğlendiği mekdanıls amcaya gittik gecen pazar.bizim küçük tombik deliler gibi oynarken bende bir türk kadınla tanıştım.anam kadında bi çene.anında teyze kızı olan tiplerden,konu nerden eve geldi siz düşünün artık..neyse işte şu anda oturdugumuz evin aynı özelliklerdeki bir evi 400 feşmekan parasıyla daha ucuza tutmuş kendisi.ve hiç kullanılmamışmış.hemen aldım emlakçının numarasını,yarım yamalak anlaştık nasıl bir şey istediğimizde.cumartesi bakcaz bakalım...

08:51

Aşk Meşk Olayları

uykusunda sallayan ruya |


büyük tombik de küçük tombik de uyuyor...

kulaklığı taktım,uyuz olduğum gülbenim ergenimin bayıla bayıla dinlediğim şarkısını açıyorum...çocuk oğuzhan mı neyse sesi berbat,gülbenin ses de malum zaten...eee neden dinliyorum?walla şarkıda ahenk var,sözlerde iyi sayılır...başka da bi bok yok...

az önce diğer blogumu açtım(yemek blogu) walla bak ister inan ister inanma kardeşim,efendi efendi bulgur pilavı,irmik helvası yapıp tariflerini yayınlıyorum,4o küsür izleyicim var,reyting denilen şeyisi burdan yüksek yane.ben bu blog işini çözdüm,çok yorum yapılsın diyorsan,diğer yemek bloglarına girip "ayyy canımm ellerine sağlık,sen yaptıysan güzel olmuştur" yazarsan bi iki gün blogunun ab grubunda olmasada reytingi yükseliyor...onlarda sana yazıyorlar aynı gıcıklıkla,"ayyy çok nefisss görünüyor..." hiç birine daha teşekkür etmişliğim dahi yok.bir de bu blog yorum işlerinde hemen hepsine sen cevap yetiştireceksin ki yazıyı gören ohaaaa 67 yorum yapılmışşş desin.misal birisi zırt dedi sende hemen yapıştıracan saol çok kibarsın,tenk yu,aylavyu..maksat yorum sayısı çoğalsın..belki ad sense reklam verirken yorum sayısına da bakıyordur ne biliyon?hayır başvurup reddedilmişliğim var,hırs yaptım ad senseden reklam aldıgım gün bu işi bırakacam...bu da sana kapak olsun ad senseciğim diyerek..

neyse kendimi anlatmaya devam etmek istiyorum bugün kronolojik sıralamayla aşklarımı yazmak istiyorum...ya da aşka benzettiğim şeylerden..



  • ilk okuldaki sınıf arkadaşım matematik dehası sezgin:çok çirkindi hakkaten.8 yaşındaki bir erkek sıpası ne kadar çirkin olabilirse o kadar yani...zaten aslında ben hep dansa davette ondan teklif aldığım için mecburen aşık oldum çocuga..ama ilk kez yanına oturdugumda hakkaten heyecanlanmıştım..bizim zilli deryayla,şişko merve de bir bakış atmıştım ki hahahayyy...

  • sonra orta okul-lise yıllarında pek kimse olmadı sayılır.şimdi yazmaktan bile utandığım iğrenççç mustafa vardı..ayyy sabahın ayazlarında onunla aynı otobüse binmek için erkenden kalkardım..o salakla tam 1 yıl bakıştık..ya ne uyuz çocuktu o kadar bakışma mı olurmu bari gel deki kızım beni yiyip duruyorsun,sıktın beaa dedin o da yok.neyse bak sinirlendim yine.

  • esas durak üniversite.yasin diye kara kuru bir çocuga aşık oldum.3 sene süren aşkımız çok acıklı bir türk filmi gibi bitti...hala izlerini taşırım,ama aynı zamanda oh iyiki ayrılmışım derim çogu zaman.(bunu ayrıntılı bir postta mutlaka yazacam)

  • sonra da tombik.şimdiki kocam yani.yasinden ayrılmamdan tam 6 ay sonra tombikle nişanlandım,yıldırım gibi birşey oldu işte...kısa bir zaman sürdü.şimdi evliliğimizin 5. senesinde gün gün bitiriyoruz aşkımızı.yada aşkımı mı demek gerek bilmiyorum.tombik aşık olamayacak kadar "katı" bir insanmış...benim aşkım azaldıkça görüyorum...

vel hasıl topu topu 4 tane büyük aşk yaşamışım,aralarda çerezleri saymazsak tabi:))o kadar da ayran gönüllü bi kişilik değilmişim demekki...hele yasinde takık durumdaydım,adamı kocam sanmaya başlamıştım nerdeyse.nasıl ayrılız olamaz olmaz idare etmeliyim diye diye götürdüm..obsesif-kompulsif bir kişilkti,hakkaten kendiside demişti,ama ben daha üniversitenin ilk yılındaydım ya o bile çekici gelmişti..işte sevgili okur insan fazla özgürlükle buluştugunda alkol etkisi yapıyor bünyeye..

bu aşk meşk işleri karışık.ben bu sıralar her işte oldugu gibi bu işte de bir çıkar ilişkisi oldugunu düşünmeye başladım.önce aşık oluyorsun evet,sonra elde etmeye çabalıyorsun,kazınıyorsun,işte bu dönemler güzel..

sonra elde ediyorsun."senin"oluyor.sonra birden değil ama yavaş yavaş puffff...herşey sıradanlaşıyor.hele evlendikten sonra vay haline..erkek için her akşam evde s... bileceği birinin olması iyi,kadın için de eve para getiren birinin olması iyi..alan razı veren razı sana nooluyor dimi..sen onun yemeğini yap,ütüsünü yap,çocuguna bak,o da sana para getirsin.işte evlilik denen hadise özünde bu.

ha araya bir sinema koyarsınız,tiyatro koyarsınız,tatil koyarsınız,renklenir,şenlenir.ama durumun özünü değiştirmez.bir sorumluluktur almışsın,koşturup gidiyorsun peşine.gerçekten bu yaşadığın hayat "senin istediğin" mi...

eskiyor,her şey eskiyor..herşey gibi "aşk"da eskiyor,hatta yazıkki bitiyor.uğruna ödenen bedellerin acısı geçince..

13:14

Çocukluğunuza inin lütfen

uykusunda sallayan ruya |


bi saattir düşünüyorum,bir yandan da köylü kızların şalvarından bozma donuyla hadise ne halt edecek diye bakınıyorum tv'ye...nefes nefese söyledi şarkıyı,kıçımı kurtardım oh beaa der gibi tenkkkkk yuuuu diye bağırdı..
bir saattir ne düşünüyorum,bu blogun uslubu nasıl olmalı.bilmeyenler vardır(ki hiç kimse bilmesin diye yeni bir mail bile aldım kendime üşenmedim) diğer blogu yazan kadınla bu aynı mı yaaa diye düşünmesinler diye biraz daha kibar olmaya karar verdim.en azından ilk günlerde.hiç bir kararını uygulamayan ben bakalım bunu uygulayacakmıyım..
6551 kere tombikle asla konuşmayacağım diye karar almışlığım var...
ya her neyse.
seni çocukluguma götürmek istiyorum blog.
nasıl bir aileydik,mutlumuyduk,o zamanlar bunun farkındamıydık bilmiyorum.sıradan bir aileydik.babam,müteaahit eniştemin yanından ayrılana kadar.sonra hızla fakirleştik.sonra düzeldik,okuduk,evlendik.iki tane ağbiyle ne şanstır ki hiç ezilmeden(kadın olmak ezilmeyi gerektirir ya)büyüdüm.gerçi beni ilerde ezecek,ezmeye calışacak olan tombikmiş,herhalde allah demiş ki bu salağa evlendikten sonra tersimi bi gösteriyim,şimdilik artisliğini yapsın bakeemm..neyse.
hatırlayabildiğim en eski hatıra,annem ve babamla gittiğimiz yer herneresiyse elimde sıkı sıkıya tuttugum uçan balonumun elimden kaçışı.adı üstünde zaten uçan balon,eninde sonunda uçacak.ne üzülmüştüm...hala ara ara düşünür üzülürüm,üzülecek bir şeyim olmadığında.
sonra annemin sürekli beni evde yalnız bırakıp gezmeye gittiğini hatırlıyorum.severdi felan ama,ilgisizdi.babam kadar diil en azından,babam ilginin yakınından geçmiş biri değildi.ama ikiside iyi ve bizleri seven insanlardı.yeni yetme bebelerin gördüğü ilgiye uyuz oluyorum zaten.
iki tane ağbim var,ikiside hiç bir zaman klasik türk ailelerindeki gibi "ağbi" karakteri olmadılar..zaten dedim ya her boku evlendikten sonra gördüm...onlardan görmediğim sıkıyı,tombikten gördüm.
neyse efendim ufak çapta bir ailevi durumlardan bahsettik,sonra görüşelim oldu mu cicim?

12:13

Başlarken...

uykusunda sallayan ruya |


şimdi sevgili blog,

sen say ki bütün bu yazdıklarım/yazacaklarım bir rüya...

kadının biri rüyasında gördüğü birşeyleri anlatıyor...

dert yanıyor..

güldürüyor...

ağlatıyor...

kadın deli,hayatını değiştirecek gücü yok,insanlar arasına karışıp"normal" gibi davranıyor,iyiyim siz nasılsınız diye gülümsüyor,sokaktaki kedileri seviyor,hayatını devam ettiriyor gayet normal şekilde...

ama akşam olunca kadın rüyalarını anlatıyor...

gel sende oku bakalım,kaçında sen varsın bu hayatın?
"Siz ne isterseniz düşünün, ben yalanları severim. Hayalleri, düşleri, kimseye zararı olmayan yalanları... İnsan işte böyle bir evin içinde oturup bunca yıldan sonra yalnız gerçekleri düşünse ancak hayatının neden bu denli uzun olduğuna şaşabilir... Canı sıkılır. Hem kim bu hayatın bir rüya değil de gerçek olduğunu söyleyebilir ki? "(kürşat başar/başucumda müzik)

Subscribe